Güvenlik-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcımız Ahmet DURCUK, Eti Maden Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin UYAN'ı makamında ziyaret etti.Görüşme sırasında, Eti Maden kurumunda çalışan özel güvenlik görevlisi üyelerimizin toplu sözleşmeden kaynaklı yaşanan bazı aksaklıklar ele alındı. Bu konular üzerine fikir alışverişinde bulunuldu.Sayın Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Uyan'a, sendikamıza ve bizlere gösterdiği ilgi ve alaka için teşekkür ederiz.
Detaylı Bilgi26-28 Temmuz 2024 tarihlerinde Ankara Esenboğa Anadolu Hotel'de, Güvenlik-İş Sendikası olarak Bölge Başkanlarımız ve yardımcıları, İl Temsilcilerimiz ve yardımcıları ile birlikte \"Özel Güvenlik Sektöründe Öfke Kontrolü ve Stres Yönetimi\" konulu eğitim semineri düzenledik. Eğitim seminerimize TÜRK-İŞ Genel Başkan Yardımcısı Sayın Eyüp Alemdar da katılım sağladı.Güvenlik-İş Sendikamız, özel güvenlik görevlilerinin çalışma hayatında yaşam kalitesini artırma ve özel güvenlik mesleğinin geliştirilmesine katkı sunma hedefi doğrultusunda gerekli tüm çalışmaları, “Biz Birlikte Güçlüyüz” anlayışı ile hizmet odaklı bir şekilde sürdürecektir.Seminerin açılış konuşmasını yapan Genel Başkanımız Ömer Çağırıcı, önemli konulara değinerek şunları söyledi:\"26 Haziran 2004'te kabul edilen 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun, mesleğimizin temel taşını oluşturuyor. Bu tarihi, özel güvenlik görevlilerinin miladı olarak kabul ediyor ve her yıl 26 Haziran'ı 'Özel Güvenlik Günü', 26-30 Haziran'ı ise 'Özel Güvenlik Haftası' olarak kutluyoruz. Güvenlik-İş Sendikası olarak, özel güvenlik görevlilerimizin genel kolluk kuvvetleri ile işbirliği içerisinde çalışmasının, kamu güvenliği açısından son derece önemli olduğuna inanıyoruz. İçişleri Bakanlığı'nın ve EGM Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığımızın 'Genel Kolluk-Özel Güvenlik İşbirliği ve Entegrasyonu (KAAN) Projesi' kapsamında verdiği eğitimler sayesinde, özel güvenlik görevlilerimiz yetkinliklerini artırarak toplumun huzur ve güvenliğine daha büyük katkılar sağlamaktadır. Bu doğrultuda KAAN projesini Sendika olarak destekliyor, projede emeği bulunan herkese teşekkür ediyorum.Özel güvenlik sektöründe kalite standartlarını yükseltmek ve güvenlik görevlilerinin mesleki yetkinliklerini artırmak amacıyla, İçişleri Bakanlığının ve EGM Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığının başlattığı ÖZGE Projesi'nin hayata geçmesi özel güvenlik görevlilerine değer katacaktır. Bu proje kapsamında, özel güvenlik görevlilerine yönelik nitelikli eğitimler düzenlenmekte ve sektördeki mesleki gelişimlerine katkıda bulunulmaktadır. ÖZGE, özel güvenlik görevlilerinin modern güvenlik yönetimi tekniklerini öğrenmelerini sağlayarak, toplumun güvenliğine daha etkin bir şekilde hizmet etmelerine olanak tanımaktadır. Projenin uygulanmasıyla birlikte, özel güvenlik sektöründe standartların yükseltilmesi ve güvenlik görevlilerinin mesleki donanımlarının artırılması sendika olarak bizi ayrıca memnun etmektedir.Güvenlik-İş Sendikası olarak yürüttüğümüz Özel Güvenlik Farkındalık Projesi ile gençler başta olmak üzere toplumun farklı kesimlerine özel güvenlik mesleğinin önemini ve etkisini anlatmayı hedefledik. Bu proje, anaokullarından üniversitelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Öğrencilere, özel güvenlik görevlilerinin toplum güvenliği ve düzeni için kritik roller üstlendiğini vurgulayarak, mesleğin gerektirdiği sorumlulukları detaylı bir şekilde aktardık. Bu sayede, özel güvenlik görevlilerinin mesleki saygınlığını ve toplumdaki görünürlüğünü artırmayı amaçladık. Bu tür projelere sendika olarak devam edeceğiz.Özel güvenlik görevlileri, kimlik kartlarını 5 yılda bir yenilemek zorundalar. Ancak, görev noktasında veya sosyal hayatında herhangi bir olaya karıştıklarında, adli bir vaka olduğunda kimlik kartları iptal edilebiliyor. Güvenlik-İş Sendikamız, bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile toplantılar gerçekleştirdi. İçişleri Bakanlığı, kimlik iptalleri konusunda kanun teklifi hazırlayıp meclise sundu ve bu teklifin en kısa zamanda yasalaşmasını bekliyoruz.Göreve geldiğimiz andan itibaren, çalışma hayatında her alana dokunduk. Başta özel güvenlik görevlilerinin çalışma saati olan 12 saat konusunda dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile birlikte yapılan çalışmalar neticesinde postalar halinde 12 saat çalışma düzenini yasalaştırdık.5188 sayılı özel güvenlik kanunun 2004 yılında resmi gazetede yayımlandığı gün olan '26-30 Haziran Özel Güvenlik Günü ve Haftası'nı 6 yıldır resmi olarak İçişleri Bakanlığımızın koordinesinde kutlamaktayız.'Özel Güvenlik Her Yerde' sloganımız ile özel güvenlik görevlilerinin saygınlığı ve itibarı konusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Özel güvenlik mesleğinin saygınlığı ve aidiyet duygusu ile ilgili çalıştaylarımızı gerçekleştirdik.Özel güvenlik görevlilerinin tek tip bir elbisesi, arma ve logosu yoktu. İçişleri Bakanlığımız ve Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığımız ile beraber koordineli çalışarak, sendikamızın da katkıları ile özel güvenlik görevlilerimiz tek tip üniforma, arma ve logoya kavuştu.Özel güvenlik görevlilerinin toplumda farkındalığını artırmak için ilk defa bir kamu spotu yapıldı. Televizyon ve radyolarda yayımlanan bu kamu spotu ile 'Özel Güvenlik Her Yerde' sloganımızı tüm Türkiye’ye duyurduk.Özel güvenlik görevlilerinin en önemli sorunlarının başında kimlik iptalleri konusu gelmekte. Güvenlik-İş Sendikamız, tüm özel güvenlik görevlilerini ilgilendiren bu konu ile ilgili çalışmalar yaptı. Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığımız ile toplantılar gerçekleştirdi ve İçişleri Bakanlığımız da kimlik iptalleri konusunda kanun teklifi hazırlayıp meclise sundu. İçişleri Bakanlığı’nın TBMM'de çıkacak olan Torba Yasası içinde yer almasını beklediğimiz bu düzenlemenin en kısa zamanda yasalaşmasını umuyoruz, böylece en önemli sorunlardan biri çözüme kavuşmuş olacaktır.Sendikamız, 48 bin üye sayısından 696 sayılı KHK nedeniyle 16 bin üye sayısına geriledi, şu an mevcut üyemiz 21 bin 85. O zamandan bu zamana gördük ki, özel güvenlik görevlilerinin sorunlarını 19. Savunma ve Güvenlik İş kolunda bulunan sendikalar dışında temsilde ciddi sorunlar oldu. Özel güvenlik görevlisi meslektaşlarımız, kendilerini iş kolumuz dışındaki sendikalarda ifade edemedi. Teknik konularımız oldukça fazla, Güvenlik-İş Sendikası olarak tüm konulara bizler vakıfız. Özel güvenlik emekçileri, her yerde 19. Savunma ve Güvenlik İş kolunda bulunan sendikalarda olmak istediklerini haykırmaktadır.\"Genel Başkanımız Ömer Çağırıcı’nın konuşması, katılımcılara önemli bilgiler sunarken, özel güvenlik sektöründe yaşanan gelişmeleri de kapsamlı bir şekilde ele aldı. Güvenlik-İş Sendikası olarak, özel güvenlik görevlilerimizin mesleki gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla düzenlediğimiz bu eğitim semineri, sektörün önemli konularını ele alarak büyük bir başarı ile tamamlandı. Katılımcılarımız, seminerde kazandıkları bilgi ve deneyimlerle, meslek hayatlarında daha etkin ve verimli bir şekilde hizmet vermeye devam edeceklerdir.
Detaylı BilgiSevgili Güvenlik-İş Sendikası Üyeleri,Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın yayımladığı 2024 Temmuz ayı verilerine göre, ülkemizdeki sendikalı işçi oranları açıklandı. Verilere göre, 16 milyon 973 bin 61 işçiden yalnızca yüzde 14,80'i, yani 2 milyon 512 bin 33'ü sendika üyesi. Bu, her 100 işçiden 85'inin sendikasız olduğunu ortaya koyuyor. Ocak ayında 2 milyon 495 bin 423 olan sendikalı işçi sayısı, Temmuz ayında 16 bin 610 artarak 2 milyon 512 bin 33'e ulaşmış durumda. Ancak, sendikalaşma oranı toplam işçi sayısına oranla yüzde 0,42 azaldı.21 bin 85 Özel Güvenlik Görevlisinden Oluşan Güçlü AileGüvenlik-İş Sendikası olarak, 21 bin 85 özel güvenlik görevlisinden oluşan güçlü bir aileyiz. Siz değerli üyelerimizin dayanışması ve desteği, sendikamızın daha da büyüyüp güçlenmesini sağlamaktadır. Güvenlik-İş, özel güvenlik işçilerinin güvenini kazanarak, onların haklarını savunmaya ve taleplerini çözüme ulaştırmaya kararlıdır. Bizlere duyduğunuz güven ve verdiğiniz destek için teşekkür ederiz.Kadro Mücadelesinde Ön SaflardaKamu İktisadi Teşekküllerinde (KİT) çalışan meslektaşlarımızın kadro mücadelesinde, sendikamız Güvenlik-İş ve konfederasyonumuz TÜRK-İŞ her zaman en ön safta yer almaktadır. Kamu'da taşeron sistemdeki işçiliği tamamen ortadan kaldırana dek mücadelemiz devam edecektir.Güvenli İş İçin, Güvenlik-İşBu güçlü ailede yer alan 21 bin 85 üyemizin her birine, başarıya katkılarından dolayı minnettarız. Sendikamızın büyümesi ve güçlenmesi için birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Sendikamızın tüm bölge başkanlarına, il temsilcilerine, iş yerlerindeki sendika temsilcilerine, teşkilatımıza, sendika personeline ve siz değerli üyelerimize olan güveniniz ve inancınız için teşekkür ederiz.e-Devlet Kod: 345 GÜVENLİK-İŞ / TÜRK-İŞGücümüz Birliğimizden Gelir...
Detaylı Bilgiİki İşçi Konfederasyonu olarak, tüm dünyada yaşanan savaşların, yoksulluğun ve açlığın temelinde küresel düzeyde yaşanan gelir eşitsizliği olduğuna inanıyoruz. 2022 yılında yayımlanan Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre; dünyadaki tüm gelirin %52’si en yüksek gelir grubundaki %10’luk kesim tarafından paylaşılırken buna karşılık toplam nüfusun %52’si toplam gelirin yalnızca %8,5’ini almaktadır.Dünyadaki en yüksek gelir grubundaki %10’luk kesim ise toplam servetin %70’ine sahipken, en yoksul %50’lik nüfus toplam servetin yalnızca %2’sine sahiptir. Ülkemize baktığımızda durumun küresel düzeyin çok daha ilerisinde olumsuz olduğunu görmekteyiz. Dünyada gelir eşitsizliği bakımından, OECD rakamlarına göre ülkemiz, Meksika, Şili ve Kosta Rika’dan sonra 4. sırada yer almaktadır. Bu durum küresel düzeydeki eşitsizliği en derin ve en katı yaşayan 4. ülke olduğumuz gerçeğini ortaya koymaktadır.Bu nedenle ülkemizde gelir eşitsizliğini dengeleyecek adil bir vergi sistemi ile bütüncül sosyal politikalara acil bir şekilde ihtiyaç duyulmaktadır.Mevcut vergi sisteminde, özellikle gelir vergisi yükünün ücretler ve ticari kazançlara aktarıldığı, servet ve mali servetler üzerindeki vergi yükünün ise minimum düzeylerde tutulduğu görülmektedir. Mevcut gelir ve servet eşitsizliğinin giderilmesi bakımından, daha adil bir vergi sistemine geçişin zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Özellikle ücret üzerindeki vergi yükünün, vergi oranlarında ve vergi dilimlerindeki düzeltmelerle servet ve mali servetler üzerine aktarılmasını, vergilendirme politikalarında aile yükümlülüklerinin dikkate alınarak vergi matrahlarının ve vergi oranlarının belirlenmesinin daha adil bir yöntem olacağına inanıyoruz.Gelir, refah ve büyümenin adil bir şekilde paylaşılmasını savunuyoruz. Ancak milli gelirin oluşmasında en büyük katkıyı veren emek kesiminin payının her geçen gün azaldığına tanık oluyoruz. Ortaya çıkan gayri safi milli hasıladan ücretlilerin aldığı oranlara baktığımızda, OECD ortalamasının %55, AB ortalamasının da %65 civarında olduğunu görüyoruz. Ancak ülkemizde gerçekleşen milli hasılanın yalnızca %30 civarı ücret gelirlerinden oluşmaktadır. Buna göre refahın paylaşımında büyük bir adaletsizlik olduğu ortadadır.Çalışanların yarısına yakınının asgari ücretle çalıştığı, asgari ücretin açlık sınırının dahi altında hesaplandığı, kayıtlı istihdamın yalnızca %9’unun bir toplu iş sözleşmesinden faydalandığı dikkate alınırsa bu adaletsiz dağılım beklenen bir sonuçtur. Oysa Avrupa ülkelerinde bu oranlara bakıldığında, çalışanların yalnızca %10’nun asgari ücretle çalıştığı ve bir toplu iş sözleşmesinden faydalanan çalışanların ortalama %80 düzeylerinde olduğu görülmektedir.Bu nedenle sendikal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, adil bir vergi sisteminin yanı sıra refahın adil paylaşımı için de bir zorunluluktur. İşçi Konfederasyonları olarak 9 Temmuz 2024 tarihinde “insan onuruna yaraşır bir yaşam talep ediyoruz” başlığı ile yapmış olduğumuz ortak açıklamada başta vergi düzenlemeleri olmak üzere emek kesiminin en acil taleplerini kamuoyu ile paylaşmıştık. Ancak TBMM’ne sunulan yeni vergi kanun teklifinde bu taleplerimizin ne yazık ki yer almadığını görmekteyiz. Bu kapsamda komisyona sunulan kanun teklifine ilişkin görüşlerimiz şu şekildedir: Vergi dilimlerinde adalet sağlanmalıdır.Ücretlerin vergilendirilmesinde mevcut tarife ve artan oranlar çalışanları mağdur etmektedir. Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmiştir. 2002 yılında gelir vergisi tarifesinin ilk basamağı asgari ücretin 17 katıyken, günümüzde ise 5,5 katına kadar gerilemiştir. Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmekte, yılda yaklaşık bir buçuk aylık ücretini fazladan vergi olarak ödemektedir. Asgari ücret vergi istisnası, vergi matrahına dahil edilmemelidir.2022 yılında asgari ücret gelir ve damga vergisi istisnası kapsamına alınırken vergi dışı tutulan bu tutar ne yazık ki gelir vergisi matrahına dahil edilmiştir. Başka bir ifadeyle vergiden muaf tutulan bir ödeme vergiye esas kazanç hesabına dahil edilmiştir. Bu durum ücretliler yönünden beklenen vergi yükünün azalması sonucunu yaratmamıştır. Bu çerçevede, asgari ücret istisnası vergiden değil, matrahtan indirim yöntemiyle uygulanmalıdır. Vergi dilimi ilk matrahı asgari ücretin yıllık kazancının altında olmamalıdır.Gelir vergisi tarifesinin ilk basamağının, geçmiş yıllarda olduğu gibi, yıllık asgari ücret brüt tutarı toplamının (fazla mesai, yol, yemek, yakacak yardımları gibi ek menfaatler de dikkate alınarak) bir miktar üzerinde tespit edilmesi, diğer vergi tarifesi oranlarının da ilk dilim esas alınarak çalışan lehine güncellenmesi gerekmektedir.Vergi kesinti oranları, işçinin ailesi, sosyo-ekonomik durumu göz önünde bulundurularak düzenlenmelidir.Vergi düzenlemelerinde hanedeki kişi sayısı ve toplam hane geliri dikkate alınarak yeniden yapılandırılmalıdır. OECD ülkelerinde ücret üzerindeki vergi dahil tüm yasal kesintilere baktığımızda kişinin evli, bekar olup olmamasına ve çocuk sayısına göre önemli değişiklikler göstermektedir. Örneğin; Fransa’da bekar ve çocuksuz bir kişinin ücretindeki tüm kesinti oranı %47 iken 2 çocuklu, tek ebeveynli bir kişinin kesinti oranının %20’ye düştüğünü görüyoruz. Oysaki ülkemizde yapılan yasal kesintiler kişinin aile ya da medeni durumu ile çocuk sayısına göre değişmemektedir. Vergi düzenlemelerinde aile yükümlülüklerinin dikkate alındığı bir model geliştirilmesi zorunludur.İlk vergi dilimi %10’dan başlamalıdır.Vergi matrahı -eskiden olduğu gibi- ücretli çalışanların lehine farklılaşmalı, asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da % 10 olmalıdır.Zorunlu temel harcamaların tüketiminden alınan KDV %1’e düşürülmeli, temel tüketim mallarından alınan KDV sıfırlanmalı ve dolaylı vergilerin payı azaltılmalıdır.İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergiler hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemeleri nedeniyle çifte vergilendirmeye tabi tutulmaktadır. Çalışanlar üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır. Bu kapsamda, ailesiyle birlikte yaşamını sürdürmesi için yaptığı temel ve zorunlu harcamaları (eğitim, sağlık, kira, ulaşım vb.) ödenen gelir vergisinden istisna tutulmalıdır. Harcamalarında ağırlıklı yer kaplayan doğalgaz, elektrik, su, ulaşım ve iletişim hizmetleri tüketiminden alınan KDV oranı % 1’e düşürülmelidir. Temel tüketim mallarından alınan KDV sıfırlanmalıdır.İşçi SGK prim kesintilerinin %5’i bütçeden karşılanmalıdır.İşverenin ödemiş olduğu sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır. Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır. İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek, işçilere de verilmelidir. İşçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payının 5 puanı bütçeden karşılanmalıdır. Böylece işçilerin milli gelirden hak ettikleri payı almaları sağlanmalıdır.Kayıt dışı istihdam ile mücadelenin yolu sendikal örgütlenmeden geçmektedir. Türkiye’de kayıt dışı ekonominin büyüklüğü değişik hesaplamalarda yaklaşık %25 olarak hesaplanmaktadır. Türkiye’de kayıt dışı ekonomi nedeniyle, milli gelire oranla %3 ile %11 arasında değişen oranlarda vergi kaybı söz konusudur. Kayıt dışı istihdam oranı ise %30 seviyesindedir. Kayıt dışı istihdam üretim maliyetlerinin gerçek değerlerden oluşmasını engellediği ve varlık değerlerini değiştireceği için ‘vergi matrahının aşınmasına’ neden olacaktır. Bu durum hem vergi kaybına hem de sosyal güvenlik sistemine ödemelerin azalmasına neden olduğu için kayıtlı çalışanların dolaylı olarak mali yükünün artmasına da neden olacaktır. Kayıt dışı istihdamla mücadele etmenin en etkin yolu sendikal örgütlenmenin artırılmasıdır. Emekçilerin haklarının güçlendirilmesi için sendikalaşma önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz.En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine çekilmelidir.Ülkemizde hem emekli olabilmek hem de emekli olarak insanca bir yaşam sürmek giderek zorlaşmaktadır. Milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari ücretin çok altında aylık ve gelir elde etmektedir.Geçmiş yıllarda sosyal güvenlik mevzuatında yapılan değişikliklerle yaşlılık aylığının hesaplanmasına ilişkin hükümler yeniden düzenlenmiştir. Yaşlılık aylığı bağlama oranları düşürülmüş ve güncelleme katsayısı azaltılmıştır. En düşük emekli aylığının hazine desteği ile 10 bin lira olması bu durumun vahametini göstermektedir. Kanun teklifi ile öngörülen 12 bin 500 TL insani yaşam standartlarının altında kalmaktadır. En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesinde olmalıdır. Emekli aylıkları arasındaki dengesizliğin giderilmesi için intibak düzenlemesi yapılmalı, aylık bağlama oranları eski düzeyine çekilmeli, emekli aylıkları hesaplanırken ve artırılırken büyümenin tümü hesaba katılmalıdır. İlgili kanun teklifinde yukarıdaki tespitlerimizin dikkate alınarak düzenlemeler yapılmasını talep ediyoruz. Ergün ATALAY Mahmut ARSLAN TÜRK-İŞ Genel Başkanı HAK-İŞ Genel Başkanı
Detaylı BilgiBugün, milletimizin demokrasiye ve milli iradeye olan sarsılmaz inancını bir kez daha hatırladığımız 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’nün yıl dönümünü sevinçle kutluyoruz...15 Temmuz 2016 gecesi, milletimizin cesareti ve emniyet güçlerimizin fedakarlığı ile hain bir darbe girişimi bertaraf edildi. O karanlık gece, milletimizin bağımsızlığına ve demokrasisine olan bağlılığını tüm dünyaya haykırdığı bir destana dönüştü.Türk milleti, o gece tankların ve silahların karşısında korkusuzca durarak, demokrasinin ve milli iradenin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bayraklarıyla, dualarıyla ve vatan sevgisiyle meydanları dolduran cesur vatandaşlarımız, geleceğimizi aydınlattı.Güvenlik-İş Sendikası olarak, 15 Temmuz gecesi yaşanan hain darbe girişimine ve milli iradeye yönelik her türlü tehdide karşı duruşumuzu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Demokrasinin güvencesi olan milli iradenin, hiçbir güç tarafından yok edilemeyeceğini bir kez daha haykırıyoruz.O gece, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY ve Güvenlik-İş Sendikası olarak, Türkiye’nin dört bir yanında toplanan binlerce vatandaşa hitap ederek, Türk-İş’in 1 milyon işçisiyle birlikte bu hain girişimin karşısında dimdik durduğumuzu ifade ettik. Sendikamız, ilk anlardan itibaren Demokrasi Nöbeti tutarak, darbecilere karşı net ve kararlı duruşunu sergilemiştir.Güvenlik-İş Sendikası olarak, vatanımızın ve milletimizin yanında olma sözümüzü yineliyor; demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü ve milli iradeyi kararlılıkla savunmaya devam edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.Saygılarımızla,Güvenlik-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu AdınaÖmer ÇAĞIRICIGenel Başkan
Detaylı BilgiGüvenlik-İş Sendikamız ile Hatay Büyükşehir Belediyesi Hatay İmar Sanayi A.Ş. arasında toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı.Görüşmelere, Güvenlik-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcımız Ahmet DURCUK, Adana Bölge Başkanı Erkan AKSOY, Sendika TİS Uzmanımız Deniz CAN ile Hatay Büyükşehir Belediyesi Hatay İmar Sanayi A.Ş. işveren temsilcileri Genel Sekreter Yardımcısı Uğur KANDEMİR, Başkan Danışmanı Kemal Nadir ÜNAL ve İnsan Kaynakları Eğitim Daire Başkanı Bahattin TOPTAŞ katıldı.Toplu iş sözleşmesinin 1. oturumunda, 1. ve 2. maddeler üzerinde anlaşma sağlanmış olup, diğer maddelerin görüşülmesi bir sonraki oturuma bırakılmıştır.Sendikamız ve Hatay Büyükşehir Belediyesi Hatay İmar Sanayi A.Ş. yetkilileri ile TİS teklifimiz ile ilgili karşılıklı görüşmelerimiz neticesinde müzakerelerimiz devam edecektir.Toplu iş sözleşmesi görüşmelerimizin ülkemize, teşkilatımıza, üyelerimize ve Hatay Büyükşehir Belediyesi Hatay İmar Sanayi A.Ş.’ye hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz..Biz Birlikte Güçlüyüz…
Detaylı BilgiSendikamızın Genel Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Disiplin Kurulu, 5 Temmuz 2024 tarihinde bir araya gelerek önemli konuları değerlendirmek üzere Yönetim Kurulu toplantısı gerçekleştirmiştir. Toplantıda, sendikamızın geçmişten bugüne olan süreçleri, mevcut durumları, örgütlenme süreçleri, teşkilatımızın yapısal durumu, özel güvenlik mesleğinin süreci ve gündemde ki konuları, Belediyelerde çalışan üyelerimizin sorun ve talepleri, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT)'nin kadro durumu ve geleceğe yönelik özel sektör örgütlenme çalışmaları detaylı bir şekilde ele alınmıştır.Toplantının ilk bölümünde, sendikamızın kuruluşundan bu yana geçen sürede elde edilen başarılar ve karşılaşılan zorluklar üzerinde durulmuştur. Sendikamızın tarihçesi, üyelerimizin ve çalışanlarımızın katkılarıyla oluşan güçlü yapısı vurgulanmıştır. Bu kapsamda, sendikamızın geçmişteki önemli dönüm noktaları ve bu süreçte elde edilen kazanımlar ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir.Toplantının ikinci bölümünde, sendikamızın mevcut durumu ve örgütlenme maliyetleri hakkında kapsamlı bir analiz yapılmıştır. Sendikamızın üye sayısı, aktif çalışma alanları ve finansal durumu üzerinde durulmuş; bu bağlamda, örgütlenme süreçlerinin maliyetleri ve kaynak kullanımı detaylandırılmıştır. Özellikle, yeni üyeliklerin kazanılması ve mevcut üyelerin memnuniyetinin artırılması için yapılması gerekenler tartışılmıştır.Toplantının üçüncü bölümünde, Kamu İktisadi Teşebbüsleri'nin (KİT) kadro durumu ve bu kurumlarda çalışan sendika üyelerimizin hakları ve beklentileri ele alınmıştır. KİT'lerde yaşanan personel eksiklikleri, kadro sorunları ve çalışanların özlük hakları hakkında detaylı bilgiler paylaşılmıştır. Bu bağlamda, KİT'lerdeki mevcut personel politikalarının sendikamızın talepleri doğrultusunda iyileştirilmesi gerektiği vurgulanmış olup, Belediyelerde çalışan üyelerimizin sorun ve talepleri , çalışma şekilleri detaylı şekilde değerlendirilmiştir.Toplantının dördünce bölümünde özel güvenlik görevlilerinin 2004 yılından günümüze dek tüm mesleki süreci ele alınmış olup, özel güvenlik mesleğinin gelişmesi ve özel güvenlik görevlisi meslektaşlarımızın mesleki olarak her türlü sorun ve talepleri detaylı tartışılmıştır.Toplantının son bölümünde ise, özel sektörde yürütülecek örgütlenme çalışmaları üzerinde durulmuştur. Gelecekte daha fazla özel sektör çalışanını sendikamıza kazandırmak için yapılması gereken stratejik adımlar ve bu doğrultuda izlenecek yol haritası detaylandırılmıştır. Özellikle, özel sektörde çalışan işçilerin sendikal haklarını korumak ve geliştirmek için yapılacak çalışmalar ve bu süreçte karşılaşılabilecek zorluklar üzerine kapsamlı değerlendirmeler yapılmıştır.Sonuç olarak, toplantı sonunda sendikamızın geleceğe yönelik hedefleri belirlenmiş ve bu hedeflere ulaşmak için atılacak adımlar üzerinde istişare gerçekleştirilmiştir. Yönetim Kurulumuz, üyelerimizin haklarını korumak, özel güvenlik mesleğinin gelişmesini sağlamak ve sendikamızın gücünü artırmak için kararlılıkla çalışmaya devam edecektir.
Detaylı BilgiTÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK'TEN ORTAK AÇIKLAMA\"İNSAN ONURUNA YAKIŞIR BİR YAŞAM TALEP EDİYORUZ\" TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK vergide adalet, enflasyon ve asgari ücret başta olmak üzere 10 maddeden oluşan ortak bir açıklama gerçekleştirdi TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK’TEN ORTAK AÇIKLAMA(09 Temmuz 2024) “İNSAN ONURUNA YARAŞIR BİR YAŞAM TALEP EDİYORUZ” Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon, gelir dağılımında ve vergide adaletsizlik, işsizlik, güvencesiz ve kayıt dışı istihdam, iş kazaları ve meslek hastalıkları gibi kronik sorunlar başta işçiler olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin yaşam şartlarını daha da ağırlaştırmaktadır.Ücretlerden vergilere, sendikal haklardan iş güvencesine, kıdem tazminatından iş sağlığı ve iş güvenliğine, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden sendikal örgütlenmenin önündeki engellere, sosyal güvenlikten halen uygulanmakta olan ekonomi politikalarına kadar çalışanlar tam bir çıkmaz içindedir.Son yıllarda giderek büyüyen gelir ve servet eşitsizliği, toplumsal sorunlarımızın da temel nedenini oluşturmaktadır. Mevcut ekonomik ortamda emekçilerin alım gücü her geçen gün daha da zayıflamaktadır. Ücretleri enflasyonun sebebi gören yaklaşım kabul edilemez. Ücretli çalışanlar enflasyonun nedeni değil mağdurudur.Üç İşçi Konfederasyonu olarak “insan onuruna yaraşır bir yaşam ve adil paylaşım” için hükümetten taleplerimizi ve önerilerimizi bir kez daha yineliyoruz: 1-Vergide Adalet İstiyoruzÜcretlerin vergilendirilmesinde mevcut tarife ve artan oranlar çalışanları mağdur etmektedir. Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmiştir. 2002 yılında brüt asgari ücret 222-TL ve gelir vergisi tarifesinin ilk basamağı 3.800-TL iken; gelir vergisi tarifesinin ilk basamağı asgari ücretin 17 katıydı. Bu oran 2010 yılında 12 katına, günümüzde ise 5,5 katına kadar gerilemiştir. Geçmiş yıllarda yılın son aylarına kadar ikinci vergi dilimine girmeyen birçok işçi, günümüzde Mart ayında ikinci vergi dilimine girmekte, yılda bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir. Vergi dilimleri başlangıcının düşük ve sonrasında tarife aralığının dar olması nedeniyle, bu durum işçinin eline geçen net tutarın ve satın alma gücünün azalmasına, refahının düşmesine neden olmaktadır. Bu sistem adil değildir. Hayat pahalılığının dar ve sabit gelirli kesimleri daha da zorladığı bu şartlarda sürdürülebilir de değildir. Az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Vergi sistemi, gelir adaleti dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli, aile yükümlülükleri esas alınarak farklılaştırılmalıdır. Gelir vergisi tarifesinin ilk basamağının, geçmiş yıllarda olduğu gibi, yıllık asgari ücret brüt tutarı toplamının (fazla mesai, yol, yemek, yakacak yardımları gibi ek menfaatler de dikkate alınarak) bir miktar üzerinde tespit edilmesi, diğer vergi tarifesi oranlarının da ilk dilim esas alınarak çalışan lehine güncellenmesi gerekmektedir. Asgari ücret istisnası vergiden değil, matrahtan indirim yöntemiyle uygulanmalıdır. Mevcut uygulamada asgari ücret vergi dışı bırakılmasına rağmen ücretliler aleyhine sonuca yol açmıştır.Vergi matrahı -eskiden olduğu gibi- ücretli çalışanların lehine farklılaşmalı asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da yüzde 10 olmalıdır.İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergiler hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemeleri nedeniyle çifte vergilendirmeye tabi tutulmaktadır. Bu kapsamda, çalışanlar üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır. Bu kapsamda, ailesiyle birlikte yaşamını sürdürmesi için yaptığı temel ve zorunlu harcamaları (eğitim, sağlık, kira, ulaşım vb.) ödenen gelir vergisinden istisna tutulmalıdır. Harcamalarında ağırlıklı yer kaplayan doğalgaz, elektrik, su, ulaşım ve iletişim hizmetleri tüketiminden alınan KDV yüzde 1’e düşürülmelidir. Temel tüketim mallarından alınan KDV sıfırlanmalıdır.Öte yandan, işverenin sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır. Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır. İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payının 5 puanı bütçeden karşılanmalıdır.Böylece işçilerin milli gelirden hak ettikleri payı almaları sağlanmalıdır. 2-Enflasyonla Mücadele Ücretleri Düşük Tutarak Sağlanamaz. TÜİK, Haziran ayı enflasyon oranını yüzde 1,64, altı aylık enflasyonu da yüzde 24,7 olarak açıklamıştır. İşçi, memur ve emekli maaşları bu zam oranları dikkate alınarak artırılmaktadır. Ancak bu kesimlerden önemli bir bölümü bu açıklanan oranları dahi alamamaktadır.Kaldı ki; açıklanan enflasyon ile yaşanan enflasyon arasında büyük bir fark vardır. İşçinin elde ettiği gelirle zorunlu temel ihtiyaçlarını karşılamasının mümkün olmadığı bu dönemde, emekçilerin başta gıda olmak üzere temel harcama kalemlerindeki artış oranları ile TÜİK enflasyon oranı arasında ciddi bir fark ortaya çıkmaktadır.Açıklanan enflasyon rakamlarına göre söz konusu zam oranları henüz ücretlere ve maaşlara yansımamışken elektrik fiyatına yüzde 38 zam yapılmıştır. Elektrik fiyatına yapılan zammı akaryakıt zammı takip etmiştir. Akaryakıt fiyatlarında yaşanan artışın akabinde hammadde ve nakliye maliyetlerinde yaşanacak artışa bağlı olarak birçok temel tüketim maddesi fiyatlarının da artması beklenmektedir.Dar ve sabit gelirli henüz zamlı maaşını alamadan, yaşamını sürdürmek için yapması zorunlu olan tüm harcama kalemlerine zam gelmektedir. Diğer bir ifadeyle, dar ve sabit gelirlinin alacağı zam daha cebine girmeden satın alma gücünü yitirmiş olmaktadır. Bu nedenle, ücretleri enflasyonunun temel nedeni olarak gören yaklaşım terk edilmeli, bilimin ışığında enflasyonla mücadele edilerek fiyat artışlarının önüne geçilmesi sağlanmalıdır. Çalışan kesimin yoksullaşması pahasına bir ekonomi politikası sürdürülmemelidir. 3-Asgari Ücret Acilen ArtırılmalıdırÜlkemizde kayıtlı çalışanların yarısına yakını asgari ücret seviyesinde gelir elde etmektedir. Asgari ücrete yapılacak artış diğer bütün ücret seviyelerine yapılacak zam oranlarını da etkilediğinden bütün işçileri doğrudan ilgilendirmektedir. İstisnai olması gereken asgari ücret artık ortalama ücret haline gelmiştir.Enflasyonu yükselteceği iddia edilerek asgari ücrete zam yapılmamasını işçilerin kabul etmesi mümkün değildir.Ülkedeki yüksek enflasyonun sebebi dar ve sabit gelirli işçiler değildir. Yüksek enflasyonun sebebi, hızla artan döviz kuru, dışa bağımlı üretim gibi nedenler başta olmak üzere sermayenin bitmek bilmeyen kâr hırsıdır. Enflasyonun yükselmesinde hiçbir sorumluluğu olmayan işçilerin enflasyonu düşürmek için fedakârlık etmesi beklenmemelidir. İşçiler enflasyonun nedeni değil, mağdurudur.Açlık sınırı altında kalan asgari ücrete Temmuz ayından geçerli olmak üzere zam yapılması gerekmektedir. 4-Kamuda Ücret Dengesizliği Sona ErdirilmelidirNitelikli ve kıdemli işçiler asgari ücretin çok az üzerinde ücret alır hale gelmiştir. Özellikle kamuda ücret farklılığı had safhadadır. Bu kapsamda oluşan ücret dengesizliği sona erdirilmelidir. 5-En Düşük Emekli Aylığı Asgari Ücret Tutarında OlmalıdırÜlkemizde hem emekli olabilmek hem de emekli olarak insanca bir yaşam sürmek giderek zorlaşmaktadır. Milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari ücretin çok altında aylık ve gelir elde etmektedir.Geçmiş yıllarda sosyal güvenlik mevzuatında yapılan değişikliklerle yaşlılık aylığının hesaplanmasına ilişkin hükümler yeniden düzenlenmiştir. Yaşlılık aylığı bağlama oranları düşürülmüş ve güncelleme katsayısı azaltılmıştır. En düşük emekli aylığının hazine desteği ile 10 bin lira olması bu durumun vahametini göstermektedir.En düşük emekli aylığının asgari ücret seviyesinde olması gerekmektedir. Emekli aylıkları arasındaki dengesizliğin giderilmesi için intibak düzenlemesi yapılmalı, aylık bağlama oranları eski düzeyine çekilmeli, emekli aylıkları hesaplanırken ve arıtılırken büyümenin tümü hesaba katılmalıdır. 6-Sendikal Örgütlenmenin Önündeki Engeller KaldırılmalıdırSendikal hakların kullanımının önündeki engeller varlığını sürdürmektedir. Mevzuatımızda yer alan düzenlemelere rağmen sendika üyeliğinden dolayı işçilerin kitlesel olarak işten çıkarılmasının önüne geçilememektedir. Toplu iş sözleşmesi sürecinin etkin işlememesi, yetki davaların uzun sürmesi, işverenlerinin yetki itirazlarının yetki tespitinde bekletici sebep sayılması nedeniyle işçilerin toplu iş sözleşmesine kavuşmaları gecikmekte; hatta bazı durumlarda mümkün olmamaktadır. Grev hakkı özgürce kullanılamamaktadır.Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) normlarına uygun bir çalışma mevzuatına ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bu konuda sosyal tarafların beklentilerini karşılayacak bir düzenleme hayati önemdedir. Ülkemiz çalışma hayatının en önemli sorunlarının başında sendikalaşma oranlarının düşük seviyelerde olması gelmektedir. Sendikal örgütlenmenin önünde yasal ve idari engellemeler bulunmaktadır. Son yayımlanan istatistiklere göre yaklaşık 17 milyon sigortalı işçinin sadece yüzde 15’i sendikalıdır. Ayrıca toplu sözleşmeden yararlanma oranı da giderek düşmekte ve kayıtlı işçilerin yalnızca yüzde 10’u toplu iş sözleşmesinden yararlanmaktadır. Özel sektörde bu oran yüzde 5’lere kadar gerilemektedir. Emekçilerin haklarının güçlendirilmesi için sendikalaşma önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz.Kayıtdışı istihdamla mücadele etmenin en etkin yolu sendikal örgütlenmenin artırılmasıdır.Çalışanların sendikal haklarını işten atılma ve mobbing endişesinden uzak bir şekilde özgürce kullanabilecekleri hukuki düzenlemelerin yapılması zorunludur. Güçlü bir iş güvencesi sistemi ülkemizde sendikalaşma oranını artıracak ve sendikal hakların kullanılmasını kolaylaştıracaktır. Neticesi tazminata bağlı olan iş güvencesi yerine, iş ilişkisini ayakta tutmayı önceleyen mutlak bir iş güvencesi talebimizi yineliyoruz.Sendikal nedenler ve farklı gerekçelerle işten çıkarmalar ve baskılar son bulmalıdır. 7- 696 Sayılı KHK kapsamı dışında bırakılan Kamu Taşeron İşçileri Daimi Kadroya Geçirilsin696 sayılı KHK’nın kapsam dışında tuttuğu işçiler ile 696 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinin ardından taşeron firmalarda istihdam edilmeye başlamış olan işçilerin de sürekli işçi kadrosuna geçirilmesi ve bu yolla kamuda taşeron uygulamasına tamamıyla son verilmesi, yerel yönetimlerde işçilerin de hiçbir ayrım olmadan kamu işçisi statüsüne geçirilmesi için gerekli mevzuat değişikliklerinin gerçekleştirilmesini talep ediyoruz. 8-Tasarruf Tedbirleri Gerekçesiyle Çalışanların Hakları AşındırılmasınKamu kaynaklarının israf edilmemesi, hukuksuz, usulsüz ve kamu yararına olmayan harcamaların sona erdirilmesi doğru olsa da tasarruf adı altında işçinin emeğinin karşılığı olarak hak ettiği ücreti ve sosyal hakları yönünden bir sınırlandırmaya gidilmesi kabul edilemez. 9- İş Kazaları ve Meslek Hastalıklarıİnsan onuruna yakışır iş için, çalışma ortam ve koşullarını iyileştiren, ölümlü iş kazalarını ve meslek hastalıklarını azaltan ve süreç içinde ortadan kaldırmayı hedefleyen bir yaklaşım esas alınmalıdır. Bunun için kamusal bir işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı yaratmak için bütünlüklü bir sistem gerekmektedir. 10-Çalışma Hayatında Ayrımcılık Son BulmalıdırILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi ülkemiz tarafından da onaylanmalı ve etkin bir biçimde uygulanmalıdır.İşçi sınıfının önündeki bu engellere ve işçilerin yaşadığı bu sorunlara karşı üç işçi konfederasyonu olarak bizlerin ortak tutum alması ve geçmişte olduğu gibi birlikte hareket etmesi hem bir sorumluluk hem de üyelerimize karşı bir görevdir.Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Detaylı BilgiÜyesi olduğumuz Dünya Küresel Sendikalar Birliği (UNI Global Union) Avrupa Bölge Sekreteri Sayın Oliver Roethig, Güvenlik-İş Sendikası Genel Merkezi'mizde Genel Başkanımız Ömer ÇAĞIRICI'yı ziyaret etti. Görüşmeye Genel Başkan Yardımcılarımız Ahmet DURCUK ve Fevzi KARATAŞ eşlik etti.Görüşmede, ülkemizde faaliyet gösteren yabancı küresel güvenlik firmalarında çalışan özel güvenlik görevlilerine ilişkin sendikal çalışmalarımız hakkında verimli bir toplantı gerçekleştirildi. Bu kapsamda, özel sektörde görev yapan tüm özel güvenlik görevlisi meslektaşlarımızın sendikalı olması gerektiğinin önemini vurguladık.Güvenlik-İş Sendikası olarak, özel sektörde çalışan tüm özel güvenlik görevlilerini sendikalı olma yolunda birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz. Ziyaretlerinden dolayı Sayın Oliver Roethig'e, Genel Başkanımız Ömer ÇAĞIRICI memnuniyetini dile getirerek teşekkürlerini iletti.
Detaylı BilgiSakarya Serdivan Belediyesinde görev yapan Baştemsilcimiz Ahmet Pançalı bir süredir devam eden hastalığı nedeniyle tedavi gördüğü hastanede vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, ailesine, mesai arkadaşlarına ve camiamıza başsağlığı ve sabır diliyoruz.Güvenlik İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu
Detaylı BilgiMutlukent Mah. 1964. Sok. No : 23 Çankaya/ANKARA
+90 [312] 417 27 23 +90 [850] 441 03 45 | +90 [312] 433 32 90 | info@guvenlikis.org.tr
Hafta İçi : 09:00 - 17:30